Yapılan araştırmalar içerisinde, orta yaş dönemi olarak adlandırılan 30-50 yaş arası bireylerde görülen yeme bozukluklarına dair fazla çalışma bulunmamaktadır. Özellikle kadınlarda daha sık görülen anoreksi*, bulumia** ve tıkanırcasına yeme*** gibi yeme bozukluklarının yaygınlığının yüzde 10’a kadar çıktığı ve menopoza geçiş döneminde olan kadınlarda, riskin daha da arttığı bildirilmektedir.
Maturitas isimli tıp dergisinde yayımlanan bir makalede; orta yaşlı kadınlar için bu dönemin, yeme bozuklukları açısından riskli olabileceği bilgisi verildi. Orta yaşlı kadınlarda görülen yeme bozukluklarının, östrojen hormonunun bu dönemdeki dalgalanmaları nedeniyle ortaya çıkabildiğini belirten uzmanlar; vücutta bazı değişimlerin de olduğu bu dönemde, sosyal baskıların da yeme bozukluklarını tetikleyebileceğini ifade ettiler. ABD’de North Carolina Üniversitesi’nde görev yapan ve makalenin başyazarı olan Dr. Jessica Baker “Yeme dürtüsü ile ilgili sorunların tipik olarak ergenlerde olduğu düşünüldüğü için, orta yaş dönemi gözden kaçmıştır. Bu yüzden, orta yaşlı kadınların yeme bozukluğu riski taşıdığı farkedilmemektedir. Klinisyenler, orta yaşlı kadınların yeme bozukluklarına açık olabileceğini bilmelidirler.” açıklamasını yaptı.
Aynı üniversiteden Dr Cristin Runfola; orta yaş dönemindeki yeme bozukluklarını, bunların hormonal nedenlerini ve depresyonun da dahil olduğu psikiyatrik sorunlar ile ilgili çok sayıda çalışmayı incelediğini belirtti. Dr. Runfola; yeme bozuklukları içinde, gençlik döneminde başlayan kronik hastalık profillerine sık rastlanmakla birlikte, ilk başlangıcın ileri yaşlarda da olabileceğini ifade etti ve ekledi: “Örneğin; 50 yaşından büyük olan ve yeme bozukluğu sorunu olan erişkinlerin incelendiği bir derlemede, hastaların yüzde 69’unda, hastalığın ileri yaşlarda başladığı ve daha önce hiç yeme bozukluğu tanısı almadıkları gözlenmiş.”
“İdeal kadın vücudu” algısı sakıncalı bir durum
Araştırıcılar; menopoza geçiş döneminde sık görülmeye başlayan yeme bozukluklarının, östrojen düzeyindeki değişimle ilişkili olabileceğini belirtti. Dr. Baker ise “Yeme bozuklukları ile ilgili riskler, östrojen ve üreme ile ilgili önemli değişikliklerin olduğu bir diğer dönem olan ergenlik döneminde de hızlı bir artış gösterir.” açıklamasını yaptı. Çalışma kapsamında, daha önce genç erişkinler ile yapılmış olan bazı çalışmalar incelenerek; yeme bozuklukları ve adet döngüsündeki östrojen ve progesteron düzeylerindeki değişimlerin bağlantısı araştırıldı. Östrojenin, yeme bozukluklarından sorumlu olan genleri aktif hale getirebileceği gösterildi.
Bunun yanı sıra, araştırıcılar; kadınların çoğunda östrojen dalgalanması görüldüğü halde, yalnız küçük bir bölümünde yeme bozukluğu geliştiğine dikkat çekti. Menopoz döneminde gözlenen ve tıkanırcasına yeme hastalığının ön planda olduğu yeme bozukluklarının, östrojen dalgalanmalarına karşı aşırı duyarlı olan kadınlarda gözlendiği belirtildi. Dr. Baker, çalışma ile ilgili son olarak şunları söyledi: “Bir bireyin genetik yapısı, östrojene karşı aşırı hassas olmasına neden olabilir. Bir diğer faktör olarak; ideal bir kadın vücudu algısına dayanan toplumsal baskı da, yeme bozukluklarının ortaya çıkışına katkıda bulunabilir. Toplumda mükemmel görünmenin, genç kalmanın ve mükemmel bir vücuda sahip olmanın vurgulandığı bir değişim olmuştur, ki bu çok sakıncalı bir durumdur.”
*Anoreksia nervoza: Kişinin kendisini açlıktan öldürecek kadar aç bırakması ve aşırı kilo kaybetmesi şeklinde görülen bir hastalıktır.
**Bulimia nervoza: Kişinin tıkınma şeklinde yemek yediği sonrasında da yiyeceklerden kurtulmaya ya da aldığı kalorileri yakmaya çalıştığı bir hastalıktır.
***Tıkınırcasına yeme bozukluğu: Kişinin dürtüsel bir şekilde fazla yemek tükettiği, duyguları ya da stres ile başa çıkabilmek için yiyecekleri kullandığı bir hastalıktır. Vücuda alınan yiyeceklerden kurtulma ya da fazla kalori yakma çabası yoktur.
KAYNAK: Journal of Maturitas, 7 Ocak 2016.