Yaşanan teknolojik gelişmeler, uygulanabilirlikleri açısından yeni tartışmaları da beraberinde getiriyor.. Sağlık çalışanları, teknolojinin sağlık sektöründe nasıl kullanılabileceği konusunda fikir ayrılıkları yaşıyorlar. Son dönemde yaşanan tartışmalar da bu durumun örnekleri.
John Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Martin Makary’e göre; sağlık hizmetlerinde hesap verilebilirliğin iyileştirilmesi konusunda, gelişmiş kamera teknolojisi çok faydalı olabilir. Makary; video ve kayıt teknolojisinden faydalanarak, yapılan bütün işlemlerin kayıt altına alınmasının, hesap verilebilirlik bilincini pekiştireceğini düşünüyor. Dr. Makary konuyla ilgili düşüncelerini şu sözlerle ifade etti: “Hemşirelerin %86’sının; çalışırken mesai arkadaşlarının rahatsız edici tavırlar sergilediğini raporladığı, hijyen kurallarına ne kadar uyulduğunun belirsiz olduğu ve pek çok doktorun kanıta dayalı tedavi ve ilaç kullanımı prosedürlerine uymadığı bir zamandayız. Hal böyle iken video kaydı, sadece sağlık çalışanları nezdinde sorumluluk ve hesap verilebilirlik bilincini güçlendirmekle kalmayacak; aynı zamanda kalite geliştirme açısından da eşsiz bir araç olacaktır.”
Bu konu bir süredir gündemde olsa da; tartışmaları alevlendiren olay Virginia’daki bir hastanede gerçekleşti. Yapılan kolonoskopi işlemi sırasında şans eseri uygulamanın kaydını izleyen hasta, işlemi gerçekleştiren doktorların kendisine hakaret ettiğini ve kayıtlara yanlış teşhis girildiğini öğrendi. Hasta, doktorlara açtığı “görevi kötüye kullanma” davasını kazandı; ancak Dr. Makary’e göre, eğer bahsi geçen doktorlar kayıt altına alındıklarını bilselerdi, böyle bir olay asla olmayacaktı.
Dr. Makary düşüncelerini şu şekilde savundu: “Video kaydı sadece profesyonel olmayan tutum ve davranışları tespit etmekle kalmayıp; aynı zamanda hesap verilebilirlik duygusu aşılayarak, sunulan hizmetlerin kalitesini de çok büyük ölçüde artıracaktır. Bunun olumlu etkilerini birçok örnekte gözlemlemek mümkün. Çocuk bakıcılığı yapan insanların, kamera ile kayıt altına alınması bunun en tipik örneği. Benzer bir şekilde yollarda hız radarlarını uygulamaya sokan eyaletlerde, hız ihlallerinin önemli oranda azalması ve bir hastanede yöneticilerin kamera sistemi kurmasından sonra, el yıkama prosedürlerine uyan personel oranının yüzde 6,5’dan yüzde 81,6’ya yükselmesi de yine örnek olarak gösterilebilir.”
Hesap verilebilirlik ve sorumluluk kültürünü oluşturmak gerekiyor
California Ortopedi Enstitüsü Medikal Direktörü Dr. Alan Beyer’a göre ise; insanları ve yaptıkları işleri kayıt altına almak, sorumluluk ve hesap verilebilirlik bilincini oluşturmak için doğru yol değil. Dr. Beyer konuyla ilgili tartışmalara katılarak şunları söyledi: “Kameralar sadece geriye dönük çalışırlar. İleriye dönük olarak çalışmazlar. Eğer bir hastaya, zaten yanlış bir işlemle zarar verilmişse; yapılanın kayıt altına alınmış olması ona nasıl bir fayda sağlar bilmiyorum. Sağlık personelinin ve yapılan işlemlerin kayıt altına alınması gerektiğini savunanların haklı oldukları noktalar var; ancak hasta bireylere kötü davranılmamasını, yapılan işin özenle yapılmasını ve mükemmeliyetin yakalanmasını sağlamak için; hastanelerde ve ameliyathanelerde bir sorumluluk ve hesap verilebilirlik kültürü oluşturmak gerekiyor.”
Dr. Beyer’in çalıştığı kurumda, personelin; uygunsuz davranışları -gizlilik içinde- bildirebilecekleri bir raporlama sistemi oluşturulmuş durumda. Bunun yanı sıra çalışanlar, şahit oldukları olumsuz durumları ve davranışları ifade etmeleri için teşvik ediliyor. Dr. Beyer; kamera gerektiren her işlemi (artroskopik diz ameliyatı gibi) kayıt altına aldıklarını belirtiyor; ama ona göre, hastaların üst seviye sağlık hizmeti almalarını sağlayan bu değil.
Dr. Beyer bu durumu şu şekilde açıklıyor: “Hoag Ortopedi Enstitüsü olarak bizlerin ve pek çok üst seviye sağlık kurumunun yaptığı şey; hastamızı yaptığımız her şeyin merkezine yerleştirmek. İşimizi yaparken, hastamız için en doğru ve faydalı olanı yapmayı sürekli aklımızda bulunduruyoruz. Kameralar elbette kullanılabilir. Örneğin; polis memurları da görevlerini yaparken her şeyi kayıt altına alıyorlar. Ancak polis memurlarının görevlerini yaparken hukuk kuralları içinde davranmalarını sağlayan şey kameralar değil; kendilerinin hukuk kuralları içerisinde, halkı koruyacaklarına dair ettikleri yemindir.”
Olanı görmek değil; olması gerekeni sağlamak önemli
Dr. Beyer’in dikkat çektiği bir başka sorun ise; bir kayıt sisteminin yaratacağı gizlilik endişeleri ve artacak maliyetler. Dr. Beyer böyle bir sistem kurulacağı zaman hasta gizliliğini sağlamanın çok daha zorlaşacağını da vurguladı. Ayrıca böyle bir sistemin kurulmasını ne hastanelerin ne de sigorta şirketlerinin üstlenmeyeceğini belirtti.
Dr. Beyer sözlerini şu şekilde noktaladı: ‘’Hastalarımıza sunduğumuz hizmetlerde ve onlarla olan iletişimimizde mükemmeliyeti hedeflememiz gerektiği konusunda hepimiz hemfikiriz. Ancak bunu yaparken yanlış yollara başvurmamamız gerekiyor. Aksi takdirde hiç beklenmedik sonuçlarla karşılaşabiliriz. Sürdürülebilir ve gerçek kaliteyi, sadece “sorumluluk ve hesap verebilirlik kültürü” oluşturarak sağlayabiliriz. “Biri Bizi Gözetliyor” tarzı bir yaklaşım beraberinde yepyeni sorunlar getirecek ve bizi hedeflerimize ulaştırmak açısından yetersiz kalacaktır.”
Editör’ün Notu: Sağlık Hizmetleri gibi vicdani bir sorumluluğun olduğu alanda, kamera kayıt sistemi gibi denetleme araçlarına gerek duyulması; tıpkı emniyet mensupları gibi; yemin ederek meslek hayatlarına başlayan hekimlerin, bu sorumluluklarını yerine getir(e)mediklerinin çok hazin bir göstergesidir. Ne yazık ki; bizler de ülkemizde bu tarz yaklaşımların üzücü örneklerini her gün görmekteyiz. Hekim arkadaşlarımız almadıkları eğitimi almış gibi göstermekte ve yapmadıkları ameliyatları yapmış gibi göstermekte herhangi bir sakınca görmemektedirler. Dahası; ortaya çıkan komplikasyonlar ve diğer olumsuzlukları da maskeleme çabasına girmektedirler. Ulusal Obezite Veritabanı sayesinde, bu tarz yaklaşımların son bulacağına olan inancımız tamdır.